31 Temmuz 2011 Pazar

rek-lam-lar

Bu banka reklami size de Turkiye'den bir ornegi cagristirdi mi?
Ayni sektor diye mi bana oyle geldi acaba?

27 Temmuz 2011 Çarşamba

cop duvari

Robson Street'te gordugum bu cop duvar cok hosuma gitti. Aslinda kapali gri bir odacik. Sanirim bizdeki kuru kafa isaretli- danger yazan alanlarin karsiligi. Duz gri zemin yapmaktansa insanlarin kahve bardaklarini atabilecekleri bir cop haline getirilmis. Fotograftan anlasiliyor mu bilmiyorum ama, cop teneklerinin fotografi sticker seklinde yapistirilmis, uzerine de metal tasiyicilar yerlestirmisler. Uzaktan bakinca yanyana cop kutulari konmus gibi gorunuyor degil mi?


Bizim disimizdaki bir cok ulke coplerin ayrismasi konusunda cok hassas.
Vancouver'da her evde iki buyuk cop tenekesi var; biri bahce atiklari (cim,dal,vs) ikincisi ise evden cikan diger atiklar icin. Fahat tabi ki teneke, gazete,karton ve plastik atiklarini ayri kutulara koyuyorsunuz. Cop kamyonunun sizin sokaginiza gelecegi zamani gosteren flyerlar dagitilmis. Ordan sizin gununuzun hangisi olduguna bakip sadece o gun copunuzu disari koyuyorsunuz, sabah geri bahceye (garaja) almak uzere

Isin guzel yani bira, kola gibi tenekeleri (evet burda tenekeler de depozitolu) ve siseleri biktirip satin aldiniz yerden kucuk bir meblag da olsa paranizi geri aliyorsunuz. Bir kac sefer goturdukten sonra 6li bira alabiliyoruz:)

NOT: Ozellikle sabahlari inanilmaz kahve tuketiliyor. Sokakta, arabada herkesin elinde kahve bardaklari, satis noktalarinda da uzun kuyruklar gormek mumkun. Bu sebeple sokakta her iki adimda bir recycling tenekeleri var. Peki ya elinizde biraz once bitirdiginiz sandvicinizin jelatini varsa, onu nereye atacaksiniz? Iste her gun yasadigim problem. Her seyi dusunmusler de bunu mu atlamislar bilemiyorum. Yerde bir tane bile kahve bardagi gormuyorsunuz ama izmaritleri rahatlikla secebilirsiniz.

26 Temmuz 2011 Salı

kisa kisa

Okulda 70 milletten ogrenci var. Fakat cogunlugu Meksikalilar, Koreliler, Cinliler ve Japonyalilar olusturuyor.
Ulkelere gore spesifik ozellikleri de taniyabiliyorsun boylece. Mesela Koreliler daha cekingen ve sakin dururken Meksikalilar her dakika yuksek sesle konusuyor ve surekli bir seylere guluyorlar. Amaclari Ingilizce ogrenmek olmasina ragmen her yerde kendi dillerini konusan birileri bulunabildigi icin surekli Ispanyolca kelimeler duyabiliyorsunuz. Henuz cok fazla sey ogrenemedim, cok da hevesli degilim aslinda ama Turkiye'ye donene kadar hayat kurtaracak bir kac Ispanyolca cumle ogrenmis olurum diye dusunuyorum.

Farkli kulturlerden farkli insanlarla tanisinca komik seyler yasiyorum/ ogreniyorum;

--Gecen gun tanistigim Ispanyol bir cocuk bana 'Polonyali misin' dedi. 'Hayir Turk'um' diyince 'beyaz tenli oldugun icin Polonyali sandim. Turkler de beyaz tenli olabiliyor mu?' diyip, 'hayatinda hic Turk gordun mu?' sorusuna da 'hayir' yaniti verince kafadan catlak biriyle muhatap oldugumu anladim. Bugun gunaydin dedikten sonra 'Polonyalilar'a inanilmaz benziyorsun' diye eklemeyi atlamadi.

--Koreli sinif arkadaslarimdan biri de beni ilk gordunde Italyan sandigini soylemisti.

--Ulkeler arasinda onemli bir aksan farki var tabi. Ozellikle ana dili Ispanyolca olanlar konusurken, bir an gozlerimi kapattigimda sanki Ingilizce degil de Ispanyolca konusuyormus gibi hissediyorum. Aksan farkliliklarina alismak guzel tabi de anlamamak sorun yaratabiliyor bazen.

--Her ulkenin soyleyemedigi bazi sesler var. Ornegin Koreliler 'f' ve 'w' sesini cikaramiyor. Apter (after) ya da eppiciant (efficiant) ornekler. Ispanyolca konusanlarda durum daha da vahim. Bir cok ses cikamiyor maalesef. Bazi kelimeleri Turkce gibi okuyorlar. Mesela 'social' kelimesini 'sosyal' gibi soyluyorlar. Bir de her kelimeden sonra 'aaa' deniliyor, ek gibi. Turklerin telafuzlarinin cok iyi oldugunu dusunurdum ama bizim de 'w' harfini 'b' gibi seslendirdigimizi soyluyorlar. Burdaki bir Turk arkadasimi bu konuda hocasi uyarmis. 'Onceleri inanmadim, fakat bir gun market gorevlisi wet towel dedigimde -what is bed tobel?- diye sorunca problemimle yuzlestim' dedi.

--Topkapi Sarayi'nda eskiden bir hayvanat bahcesi oldugunu ogrenmek icin buralara gelmem gerekiyormus. Kitapta yer alan bir okuma parcasinda bu bilgiye rastlayinca sasirdim acikcasi. Sonrasinda, sarayda zurafa ve bir takim hayvanlarin beslendigini ama bunlarin sadece hediyeden ibaret oldugunu okudugumu hatirladim. Demek ki hayvanat bahcesi olarak da isimlendirilmis.(internette de bu bilgiyi destekleyen icerikler var.)

--Sadece universite ders kitaplarinda okudugum 'kupon indirimi' Turkiye'de ise yaramayan bir yontem olarak kodlaniyordu. Vancouver'da ise gazeteler bir kac sayfasini marketlerin indirim- kupon haberlerine ayirmis durumda ve insanlar bu sayfalari takip ediyor.Marketlerin girisindeki panodan alisveris listenize uygun kuponlari alip iceri girebiliyorsunuz. Sadece yeni cikan ya da son kullanma tarihi yaklasmis urunler icin degil temel besin maddelerinde de indirim kuponlari bulunabiliyor. Magazaya her gidisimizde giriste insanlarin bu panoyu oncelediklerini ve ellerinde gazetelerle markete geldiklerini gordum. S ile de bir kac kez kullandik.Ve sadece yaslilarin ilgi gosterdigi bir uygulama da degil.
Bir adim daha giderek kupon kitaplari hazirlanmis. Bizim de var arada bakiyorum, cok eglenceli. Diyelim ki aksam yemege gitmek istiyorsunuz, restoranlar sayfalarini karistirip hem farkli yerleri taniyabiliyor hem de indirim kuponu yirtip alarak indirim yapilmasini sagliyorsunuz. Muzeler ya da kuaforler icin de ozel sayfalar var. Harika degil mi?

25 Temmuz 2011 Pazartesi

K'nin dogumgunu partisi!

Resmi olarak bugun K'nin dogumgunu fakat partisini dun aksam yaptik. 30.yasini kutladi ama benim hesabima gore 81 dogumlu oldugu icin aslinda 31'e girisi kutlamasi gerekiyordu, neyse... Bu hesaplama yontemi bir 82li olarak benim de isime geliyor aslinda:)

Hazirliklara gunduzden basladik. Gelecek misafirler Turk yemeklerini cok sevdiginden kolaya kacmadik, menuyu zor tuttuk: Lahmacun, mucver, sigara boregi! O kadar insani sadece bu yemeklerle doyuramayacagimizdan barbekuluk et cesitleri de mevcuttu tabi.(Bu arada tavuk-et-balik gibi etlerin ani sofrada olmasi onlar icin bir sorun yaratmiyor. Bu bana ozgu bir onyargi sanirim.

Oyle lahmacun deyip gecmeyin, hamurunu acmasi pisirmesi filan oldukca mesakatli. 'Pizza stone' olarak satilan bir malzeme almis S, boylelikle tasfirinda pisiriyormus gibi bir tat elde edebiliyoruz.


Yemekler hazirlanirken bir taraftan da balonlarla terasi susledik. K gordugunde bir hayli begendi tabi. Ona genclik yillarini hatirlatacak bir de playlist hazirladim. Misafirler gelip yemek basladiginda Spice Girls-If you wanna be my lover, George Michael-Fastlove, All Saints-Never ever gibi 90larin sarkilar herkesi eglendirdi. Muzik yetenegimi kimse yatsiyamaz! :)))


Pasta dakikalari geldiginde herkes hediyelerini verdi. Kendi hediyemi deterjanla birlikte kilere koydugum icin bir muddet bulmakta zorlandim, S sagolsun bu sapsirik durumdan beni kurtardi:) Bu olay o gece yasadigim ilk sapsirik durumdu.
Ozel gunlerde kart yazmak ayri bir gelenek burda. Hediyeyle birlikte kutlama mesajimizi yazdigimiz kartlarimizi da verdik. Ben arti bir deger de sunarak K'nin favori grubu Spice Girls'un yanina ilistirildigi bir fotografi da ekledim. (Bu arada photoshop kullanamiyorum maalesef, tekrar tesekkuler B!)

Bulasiklari toplarken K'nin 2 yasindan beri sakladigi bardagini elime alma hatasini yaptim. Maalesef artik oyle bir bardak yok, geriye sadece parcalari kaldi:( Sakarligima gercekten alistim artik ama bu kadar onemli bir hatirayi kirmis olmaktan gercekten uzgunum:( K bana kizmadi ama baska sansi da yok ki. Yani naapabilir beni dovsun mu? Kirildi bir kere. Gecenin ikinci sapsirik durumu da boylece gerceklesmis oldu.

Bulasik fasli sonrasi Rob Schneider'in Hot Chick filmini izledik. Gectigimiz cuma gunu Rob Schneider stand-up show icin Vancouver'a geldiginde K,S ve dogumgunune gelen bir cok arkadasi gitmisti. Ben de cok severim kendisini, yillar once yayinlanan 'It is a man's world' dizinin hic bir bolumunu kacirmamistim. Bu yuzden de filmi ikinci kez izliyor olmama ragmen yine de keyif aldim. (Gulmek isteyenlere oneririm)

NOT: Herseyi uclemek lazim di mi? Evet sapsirik durumun sonuncusu gece yatarken basucuma koydugum suyu 5li prize dokmemle gerceklesti. Daha once yaptigim gibi asfalyalar atmadi, duman cikmadi neyseki. Iyi yanindan bakmak lazim degil mi, en azindan ucledim ve herkes yasiyor:)

23 Temmuz 2011 Cumartesi

cuma partisi

Ovunerek soyleyebilirim ki yardimli hazirladigim boreklerim sinif arkadaslarimca cok lezzetli bulundu. Hikayeye ortasindan daldim ama benim icin gunun en onemli olaylardan biriydi, basta soyleyiveriyim dedim:)

3 hafta once okula asagi yukari 30 kisilik bir Meksikali bir grup geldi. Cesitli sehirlerde kampusu olan bir universitenin, her bolumden yuksek nota sahip ogrencisine sagladigi 1 aylik burs sayesinde gelmisler. Bugun onlarin son gunu olmasi sebebiyle okulda bir parti duzenlendi. Bu kapsamda, imkani olanlar kendi ulkesine ozel yemekler yapip getirdi. Ulkemizi patatesli borekle temsil eden ben, geribildirimlerden cok memnunum:)
Koreli arkadasimin yaptigi Kemchi Pancake'i aci olusu sebebiyle yiyemedim ama Itzel'in yaptigi burritolar cok lezzetliydi.
Jody de Kanada'ya ait bir sey hazirlamis: Apple crisps! Gorunusu cok basit ama tadi guzel. Mutfaklarinin bu kadar basit olmasi onlari icin zor olmali. Favori yemegin ne? Yapmaktan en cok hoslandigin yemek nedir? gibi sorulara verecek cevaplari yok. Konu geleneksel yemekler iken kadincagiz 'sanirim hamburger' diyebildi.

Ayrilanlara sertifiklarinin verilecegi bu torene ek olarak gunun bir onemi daha vardi; yarisma sonucunun aciklanacak olmasi. Cumlelerimden alamadiginiz heyecan neticesinde kazanamadigimizi anlamissinizdir. Bizim 25 kartvizit topladigimiz oyunca 75 ve 100 adet toplayabilenler sonumuzu hazirlamis oldular. Gecmis olsun, 'fistik' kacar...

Ayrilan Meksikalilar sayesinde pazartesi baya sessiz bir sinif bizi bekliyor olacak.
Bu veda gunune bir hatira fotografi yakisir diye dusunuyorum.
(Sol bastan; Anel, Itzel, Keila, Denise, Nageli, Francisco, June, Rebecca, Loa
Jody, Ramses)

NOT: Fotograf cektirirken herkes gulumsuyor gorunsun diye 'cheers' ya da 'cheese' deriz ya Meksikalilar 'whiskey' diyorlar. Komik degil mi?
Gerci onlar da gelinin ayakkabisinin altina isim yaziyor olmamizi garip buldular:) Konu nasil oraya geldi diye sormayin, soylemem.

21 Temmuz 2011 Perşembe

yeni sablon

Bir anlik gaflet sonucu, hala nasil yaptigimi tam olarak bilemedigim sekilde blogumun sablonunu degistirmis bulundum. Teknoloji ozru boyle bir sey. Umarim bu yeni versiyonu seversiniz.
NOT: Her turlu renk/ tasarim onerisini acigim.

20 Temmuz 2011 Çarşamba

kebap aksam

Bugun aksam yemegi icin North Vancouver, Lonsdale'de bir kebapciya gittik. Sahipleri Iranli. Zaten o yol uzerinde pek cok Iran pastanesi ya da marketini bulunuyor. Marketlerinde Turk markali urunler de mevcut. Almasam bile ulasabilecegimi bilmek guzel:)

Yemek icin Adana benzeri bir 'kabob' sectik. Yaninda isterseniz degisik baharatlarla yapilmis pilav cesitlerinden birini ya da salata tercih ediyorsunuz. Ben salata sectim cunku eti 'lavash' ekmegiyle yemek istedim. Turkiye'de lavasi cok tercih etmezdim cunku hem gereksiz yere sistigimi hem de etin tadini alamadigimi dusunuyordum. Memleket hasretinden midir bilinmez o lastik gibi 'lavash'lar bir guzel gorundu bugun, anlatamam. Uzerinde catalla acikldigi belli delikleri once yadirgasam da 'et hava aliyor iste ne guzel' diyip bir guzel durdum eti:)

Fotograftan nasil gorunuyor bilmiyorum Tukiye'de yedigim bir cok yerden daha lezzetliydi diyebilirim. (Hala duruyor mu bilmiyorum ama Izmir Inciralti'ndaki Marco Pasa kadar olamaz tabi) Ozellikle odedigimiz parayi da dusundugumde fiyat-lezzet kiyasina gore gayet yuksek puan aldi bizden. Uzerine bir de Turk tatlisi yiyebilsekdik keyfimiz on numara olcakti ama... Gerci yururken gordugumuz Iran pastanesinde bizim tatlilara benzer bir seyler vardi ama insan aslini bilince taklidini denemek bile istemiyor.

Yururken bir de Divan isminde Turk restorani gorduk. K iceri girip bir merhaba dememiz yonunde bizi ikna etmeye calisti. Kendisi Turk yemelerine sarkilarina, filmlerine hayran! (Greek Festival'a da Turk milli takimin formasi ile gidip stand gorevlilerine 'baris icin geldim' filan diyecekti de vazgecirdik) Bir dahaki sefere yemek icin buraya gelmeyi kararlastirip kahve molasi icin arabaya bindik.

NOT: K'nin ipod' unda Edip Akbayram, Candan Ercetin, Ismail YK sarkilari filan var. 'Turk sarkilari' anahtar kelimesiyle karsina cikan tum sarkilari indirmis. Buraya kadar cok guzel de dinlenen bir Hooverphonic sarkisinin ardindan Ismail YK cikinca insan biraz sok oluyor haliyle:)

gorev basariyla tamamlandi!

Okulda duzenlenen yarismada artik sona geldik.
Ucuncu ve son gorevi bugun tamamladik. Tamamladik ama nasil, bir de bana sorun.
Once gorevi aciklayayim; UBC (University of British Columbia) Sanat Fakultesi'ne giderek fakulte hakkinda genel bilgiler edinmek+ programlara iliskin brosuler almak+Admission Department onunde bir calisan ile fotograf cektirmek. Buraya kadar toplam 55 puan+ fakulte calisanlarinin kartvizitlerini almak (her bir kartvizit 5 puan degerinde).

Bugun Itzel hasta oldugu icin okula gelememisti.Fakat yonetim, kriterlerden biri olan fotografta tum uyelerin olmasini sart kosunca biz de slogu kizcagizin evinde aldik. Onu yataktan kaldirdik, yogun cabalarimiz sonucunda bir gozunu actirmayi basarabildik ki olu olmadigini kanitlamak icin bu da bize yeterdi. Google maps ten yol haritamizi da cikardiktan sonra yola koyulduk. 45 dakikalik uzun yolculugun sonunda saat 15:00'te okula varabildik. Calisanlar 16:00'da okuldan ayrildigi icin gorevimizi tamamlamak icin 1 saatimiz vardi.
UBC; 1908 yilinda kurulmus ve dunyanin en iyi 40 universitesi arasinda. Binalarinin bir kismi gercekten eski. Ama tarihi anlamda degil, bildiginiz eski ve kotu. Kampusun tamamini gezemedim maalesef ama gordugum kadariyla izlenimim bu yonde. Bir kere hic bir binanin disinda hangi fakulteye ait oldugu yazmiyor. Kapinin yanina gidip 50x70 plakalardan bolum isimlerine bakiyorsunuz. Fakat K'nin soyledigine gore yavas yavas yenileniyormus.

Once Admission Department'i aramaya koyulduk. En iyi yontem sormaktir deyip karsidan gelen 5 kisilik grubu durdurdum, hic biri Ingilizce bilmiyormus. Olur oyle, misafirlerdir deyip yurumeye devam ettik. Baktik ki hic bir isaret yok akilli bir tipe benzeyen bir cocugu durdurdum, onun da okuldaki ilk gunuymus Avusturalya'dan gelmis; 'isterseniz haritami veriyim, bakin' dedi. Valla ben harita insani degilim, olamiyorum da. Dogru kisiyi bulana kadar sormaya devam ettim. Sonunda bizi Welcome Office'e gonderdiler. Yetkili kadin gorevde belirtildi isimde bir ofis bulunmadigini, o isim altinda yapilan isleri kendilerinin gerceklestirdigini soyleyince biz de fotografimizi cektirdik.

Fakulte hakkinda genel bilgileri internetten toparlayabiliriz nasilsa diye dusunerek o maddeyi es gectik.  Kartvizitler icin fakulte binasini ararken Arts Academic Advising diye bir buro bulduk. Burada gordugumuz brosurleri de aldik; listeden bir madde daha eksildi boylece. Bir suru kartvizit toplayabilmenin baska bir yolu olmadigindan gorevli bayana direkt gidip yarismadan bahsettim. Kadin o buroda calisan 10 kisinin kartvizitini vermesin mi? Mutluluktan agliyordum nerdeyse. O kadar sasiriyorum ki, buradaki insanlara, 'ucunda 200 dolar olan bir yarismaya girdik' diyoruz 'nasil yardimci olabilirim' diyorlar. Turkiye'de olsa 'yemezler, kamera nerde?' demez miyiz? :)))

Ogretim uyelerinin odasini aramak icin ust kata ciktik, turumuz sonunda oradan da toplam 15 kartvizit topladik! Ki tatil donemi oldugundan cogunluk tatilde demislerdi ama iste yetenek, iste ben! (Isin sirri su ki girdigimiz odalarin birinde kartvizit kolleksiyonu yapan bir kadin kendisininkinden haric 8 kartvizit verince isimiz kolaylasti)

Simdi sira yarin toplanacak kurulun kararini ogrenmeye geldi. Bu surecte o kadar yoruldum ve  'excuse me, can i ask you something, could you please help us' gibi aglak cumleler kurmaktan o kadar biktim ki sonuc aciklansin; su belirsizlik bir an evvel sona ersin istiyorum.

NOT: 'E iyi de tek basina degilsin, iki tane takim arkadasin var' diyenlere not; simdiye kadarki yardim isteklerime hep olumlu yanit aldigimdan olsa gerek is soru sormaya geldiginde arkadaslarim birer adim geri cekiliyorlar ve ihale bana kaliyor. Su yarismayi bir kazanalim,yipranma tazminati adi altinda payimin artirilmasini talep edecegim:)

18 Temmuz 2011 Pazartesi

a-maze-ing laughter


Vancouver Bienali kapsaminda Yue Minjun tarafindan yapilmis bronz heykeller English Bay'in hemen karsindaki parkta yer aliyor. Sanatcinin kendi web site'inda; eserlerindeki insanlari her zaman gulerken kullandigini belirtmis.
Sitesinde ilginc isler var, bakmak isterseniz:


NOT: Itiraf ediyorum; her ne kadar isi gercekten begensem de heykellerin yaninda poz verip sacma fotograflar cektirmekten kendimizi alamadik. Ama yalniz degildik, kucucuk cocugunu heykelin ellerine yerlestirmeye calisan ebeveynler bile vardi:)

17 Temmuz 2011 Pazar

fistik bana dogru kosuyor! (onceki yaziya ithaf)

Okulun duzenledigi yarismadan bahsetmistim. Bize cesitli gorevler veriyorlar, tamamladigimizi kanitlayan fotografi sundugumuzda yeni gorevimizi aliyoruz.

Biz avantajli durumdayiz cunku ilk gorevimiz 70 puan degerindeydi. Kapali zarflardan seciyorsun, ne cikarsa bahtina. Konustugumuz insanlarin cogu 30-40 puanlik gorevler almis. Bu da demektir ki hic puan kaybetmezsek 600 dolar bizim olacaaak!

Dun saat 15:00'te ilk gorevin fotografini teslim etmek ve yenisini almak uzere okulda toplandik. Bir cok grup gelmedi, bu da iyi bir haber. Iki farkli gorev vardi bu kez, biri 100 digeri 105 puan degerinde. Biz yine en yuksegini secmisiz. Once cok sevindik fakat sonra icimizi huzun kapladi. Cunku gorev su; Steveston'a gidip (gecen hafta fish&chips yedigimiz yer) balik tutan bir anne/baba ve cocugunun fotografini cekmek. Ayrica tum grup elemanlari da fotografta olmak zorundaydi. Buraya kadar her sey normal. Cunku Steveston bir balikci kasabasi. Fakat sorun su ki insanlar botlariyla/tekneleriyle acilip oyle balik tutuyorlar. Yani Eminonu'ndeki gibi oltayla, misinayla avlanan birini bulmak zor olacakti.

Nitekim de oyle oldu. Gittigimizde bir Allah'in kulunu bile bulamadik. Dakikalarca kiyi seridini gezdik. Burada yine benim Turk aklim devreye girdi. Teknedeki insanlara oltaniz var mi diye sorduk. Herkes de ag ile avlaniyor muymus? En son artik pes ettim tamam bir agi atalim denize basina da iki kisi koyalim su olay bitsin dedim. Denizi de gorseniz les gibi, balciktan yesillesmis. Gorev ne diyorsa o tabi.

Tam umitlerimizin tukendigi sirada limanin en sonundaki teknede bir olta bulduk. Iceride de kucuk bir kiz vardi. (Boyunun uzunluguna bakmayin 15 yasinda) Ikisi baba-kiz oldu, yanlarina gecip fotografimizi cektik, 2 saatin sonunda islem tamam. Bize oltayi bulan adama soz verdim; eger odulu biz kazanirsak gelip balik alacagiz diye. Cok hosuna gitti.

NOT: Dikkatli gozler fark etti mi bilmiyorum ama oltanin ucunda ip yok! Tutulan baliklari koyacak bir kova da gormediginize eminim. Zaten o sudan balik da cikmaz. Detaylara takilani vururum:))

15 Temmuz 2011 Cuma

Fistik benim olacak, vurucam kamciyi, vurucam kamciyi!

Yillar once cekilen bir Sezercik filmi vardi; Oksuzler. Oradaki 'hain' cocuk Sezercik'in biricik arkadasi Fistik (esek)'i binbir hile ile alip kotu davranmakla tehdit ediyordu Sezercik'i. Cocuk hafifcene tombul oldugu icin, haliyle durumu gozunde canlandiran Sezercik hungur sakir agliyordu.


Bugun o tombul cocuk gibi gozumu hirs burudu. Konuyu detaylandirayim; gecen gun derse giren Koreli gorevli (daha once bahsetmistim, hani class'e crass, level'a da rever diyen cocuk) ogle arasinda mudurun bize duzenlenecek bir yarisma hakkinda duyuru yapacagini ve isin ucunda bir odul oldugunu soyledi. Ben de icimden 'bu oyun sayesinde insanlar kaynasicak, Ingilizce pratigi yapilacak, odul de iki kitap olacak. Malum yasim geregin de olgun bir insan oldugumdan boyle cocukca seyler icin hayyyatta da kilimi kipirdatmam' diye dusunmustum. Fekat ogle arasinda yanlarindan gecerken odulun adam basi 200 dolar oldugunu duyunca dinlemekten zarar gelmeyecegi yonunde fikir degistirdim.

3'er kisilik gruplara 'Granville'in farkli yerlerinde 4 farkli polis memuru ile fotograf cektirmek' gibi gorevler verilecegi soylendi. Basarilmasi zor degil. Ama once grubumu olusturmaliydim. Surekli elinde harita  gezen Meksikali Itzel'e teklif ettim. Sokaklari bilen biri ise yarar diye dusundum. Bir diger Meksikali Keila da gruba dahil oldu, adimizi yazdirdik. Bu arada formun kendi kismimi doldurduktan sonra eve gitmistim ki arkadaslarim grubumuza isim vermis: TurkMexican!

Bugun saat 13:00'te ilk gorevimizi aldik; 70 puan degerinde: Main Street'teki international otobus terminaline gidip Amerika'dan gelen 3 farkli kisi ile tek bir fotograf cektirmeliydik. Onemli detaylar, bu kisilar Kanada'nin simgesi olan 3 farkli sey giyiyor ve ellerinde biletleri olmali. Ayrica grup uyelerinden ikisi fotografta yer almali.

Yuh artik ayni anda bu insanlari nasil bulalim? Demedim, bir Turk gibi dusunup eve giderek K'nin Canucks beresini, Canada sapkasini aldim. Itzel de t-shirtunu getirdi. Saat 14:45'te terminalde bulustuk. Portland'dan saat 14:55'te bir otobus gelecekti fakat saftorik guvenlik gorevlisi sayesinde saati kacirdik. Tam kizlar bir sonraki sefere bakacaklardi ki ben ikinci kez bir Turk gibi dusunup bilet kesen gorevliye bize kopya bilet hazirlayip hazirlayamayacagini sordum. Tabi yarismayla ilgili detaylari da anlatarak. Kibar da bir insan oldugum icin sanirim:) hemen kabul etti. Ardindan 3 kiza rica ederek fotografi cektik.

Isimiz yarim saatte tamamlanmisti! Tam mutluluktan ucacaktik ki kizlardan birinin elindeki biletin t-shirt'un uzerindeki baskiyi kapattigini farkettik. Odulu riske atamazdik.Yeniden 3 kisi bulduk; bir Asyali cift ve bir Norvecli. Asyalilari ikna etmek zor oldu,ozellike kiz sapka kirli diye takmak istemedi. (ki degildi) T-shirt giy diyoruz olmaz diyor. Su sapkayi koy kafana diyoruz, yapmam diyor. Fakat fotograftaki gulusune baktiginizda sanki can atti sanirsiniz. Ikna etmek icin ugrastik inat etti, uyuz! Sevgilisi de o kadar merakli ki berede saci nasil duruyor diye ikide bir kontrol etti. Sonunda fotografi cektik, yarin da okula gidip teslim edip yeni gorevimizi alacagiz. Bana sans dileyin!

NOT: Bileti kesen adam hatirlatmadan 'isimiz bittiginde geri getiririz' dedim. 'Iyi olur, sagol' dedi bana. Inanabiliyor musunuz? Normalde bir bileti iade etmek ya da degistirmek istedigimizde satici binbir dereden su getirir. Bu adam bize 3 tane Seattle donus bileti (numune filan degil) verdi ve geri getirme konusunu ben actim. Kibar insanlara bayiliyorum!

14 Temmuz 2011 Perşembe

The Gastown Steam Clock: Dunyanin ilk buharli saati!

Turkiye'deyken cok sevdigim bir tanidigim bana Gastown'daki buharli saati kesinlikle gormelisin demisti.

Dunyanin ilk buharli saati olan The Gastown Steam Clock; 1977 yilinda turistlerin ilgisini cekmek icin insa edilmis.Ilgi cekici yani sadece buhar cikariyor olmasi degil. Her 15 dakikada bir Westminster Chimes olarak adlandirilan melodiyi caliyor:  http://www.youtube.com/watch?v=rhR-p0AxgoE
Asil buyuk gosteri ise saatte bir: http://www.youtube.com/watch?v=keNuif_dnTo&feature=related

bu sefer alkislar Besiktas'a!

FB icin yazdigim yazidan iki gun sonra bu sefer kazan Besiktas icin kaynadi.
Hangi takim, hangi 'spor insani' icin olursa olsun sike kabul edilebilir bir sey degil. Isin icinde kimler varsa bulunsun; cezalarini ceksin. Bu olay sadece bir spekulasyondan ibaret ise de bir an evvel aklanmalarini dilerim.

Eger ortada bir suc varsa, olay buna istirak edenler bazinda degerlendirilmeli. FB yazimda da belirtmistim, bir kac kisinin hatasini koca camia odememeli. Yoneticiler, futbolcular, iktidar gelir-gider; ama taraftar hep ayni yerdedir. Iyi bir taraftar olarak su asamadaki fikrim; kimse icin yuruyus yapmam, kimseye de sovmem.

Tutuklama kararinin hemen arkasindan Carsi grubunun yaptigi aciklamanin arkasindayim. Cok da guzel yazilmis bir metin. (okumak isteyenler icin;  http://www.ntvmsnbc.com/id/25231972/ ) Besiktaslilik durusunu cok iyi yansitiyor. Bize de bu yakisirdi, emegi gecenlerin ellerine saglik!

(Onceki yazimdan alinti) Er ya da gec ligimizde boyle bir olay patlak verecekti. Futbolla yatip futbolla kalkan, mucadeleden cok skora pirim veren insanlar olmaktan cikip gercek futbolsever nasil olunur, hepberaber ogrenmek icin bu olay guzel bir sans. Bunu degerlendirelim. Hepberaber, omuz omuza... Carsi'nin manifestosunun son cumleleri de birligin altini ciziyor:
Ey diğer renklere gönül verenler…
Bu yazıdaki bütün Beşiktaş sözcüklerinin yerine kendi takımınızı, siyah beyaz yerine kendi renklerinizi yazın…
Var mısınız?"
Ben varim!

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Buddhist Temple





Daha once gordugum fotograflardan Budist tapinaklarinin cok ihtisamli oldugunu dusunmustum ama yakindan bakmak daha buyuk bir etki yaratiyormus. Her sey o kadar altin rengi ve parlak ki ister istemez buyuleniyorsunuz. Bu buyuyu biraz da etrafta bulunan yuzlerce tutsu yaratiyor. O kadar ki, basinizi donduruyor. Bu sebeple bir cok yeri burnumu tikayarak gezmek zorunda kaldim,o ayri:)



Tapinagin icindeki bazi duvarlarda kucuk altin kulceler asili. Bagista bulundugunuz taktirde uzerine isminiz yazilmis hatta fotografiniz eklenmis sekilde kulceniz duvara asiliyormus. Ozellikle olen anne-babalar adina bagista bulunup isimlerinin sonsuza dek tapinakta kalmalari saglaniyormus.
Hemen her yerde meyve canaklari ve cicek buketleri bulunuyor. Bunlar da tanrilarina saygi olarak o alanlara birakiliyormus.

Bahcesi o kadar sessiz ve sakin ki. Gezimizi tamamlamadan once bir sure cardak benzeri bir yerde oturup kultur fizik hareketleri yapan iki din adamini (sifatlarini bilemiyorum tabi) izlerken bulundugum yerin anlamini dusunup tedirgin oldum. Yolumuzun uzerindeki akil cesmesinde yuzume biraz su carpip kendim icin akil
diledikten sonra aksam yemegi icin evin yolunu tuttuk.



11 Temmuz 2011 Pazartesi

fish&chips


Pazar gunu kahvalti sonrasi Richmond yakinlarindaki Steveston'a gittik. Kucuk bir balikci koyu olan bu yer fish & chips restoranlariyla unlu. Biz tercihimizi yukarida fotografini gordugunuz Pajo's dan yana kullandik.
Strait of Georgia uzerine yapilmis bir iskelede yer alan Pajo's daki secenekler somon,halibut ve cod baliklari. Tartar sosunun yaninda cesitli baharatlarin karisimindan olusmus toz tatlandiricilarla baliga tat katarken gazete kagidindan yapilmis koca bir kulahta da patatesinizi yiyebiliyorsunuz.



Afiyetle yemegimizi yedikten sonra iskeleye yanasmis teknelerin yanina giderek sattiklari baliklari, deniz kestanelerini, yengecleri, istakozlari izledik. Cogu hala canliydi.
Tabi bu da onlari 'taze' yapiyor.














Strait of Georgia, British Columbia ve Vancouver Adasi'ni baglayan uzun bir bogaz. Uzerinde bot turu yapabilir ya da balina izleme turlarina katilabilirsiniz. (Aslinda Kanada'nin bir cok yerinden balina izleme turlarina katilabiliyorsunuz.Gecen gun bir arkadasim gitti, fotograflar cok yakinda!) Tekneye binmeye gerek kalmadan acaba uzaklara baksan balina gorur muyuz derken marti saldirisina ugrayan bir fok baligi gorduk. Neye niyet neye kismet.


Steveston gezimizi her zaman oldugu gibi yine tatliyla bitirdik:)
Cok sirin bir Italyan dondurmacisi bulduk. Bu sefer 280 cesit arasindan secim yapmadik ama yaban mersini cheesecake ve irish cream browni super bir ikili oluyormus, bayildim.

10 Temmuz 2011 Pazar

alkis


Bir Besiktas taraftari olarak Fenerbahce ile yildizimin cok barismadigini soyleyebilirim. Fakat son gunlerde olanlar karsisinda mutlu da degilim. Cunku bugun FB taraftarinin yasadiklari Besiktas'in da, Galatasaray'in da, Goztepe'nin de kisacasi tum takimlarin basina gelebilirdi. Bir kac yonetici ya da kisinin tasarrufu olan olaylar tum camiaya mal edilmemeli.

Aziz Yildirim tutuklandi. Ulkemizde maalesef her tutuklanan gercekten de suclu olmayabiliyor. Bir video oldugu soyleniyor ama henuz yayinlandi mi bilmiyorum. Yani er ya da gec aslinda bir suc unsuru olusmadigi da ortaya cikabilir. Aksi sekilde kesinlikle suclu oldugu da kanitlanabilir. Bu demek degil ki istedigimiz gibi espri yapabilir, tum taraftari suclayabiliriz. 'Baskanimizin arkasindayiz' , 'yine olsa yine yapariz' filan tarzi soylemlerde bulunmayan gercek FB taraftarinin sonuna kadar arkasindayim. Benim destegime ihtiyaclari yok tabi ki ama bir futbolsever olarak sessizce takiminin basina gelenleri izleyen, hangi ligde olursa olsun mucadele edecek takiminin arkasinda duracak akli basinda FB taraftarlarina benden kocaman bir alkis!

Er ya da gec ligimizde boyle bir olay patlak verecekti. Futbolla yatip futbolla kalkan, mucadeleden cok skora prim veren insanlar olmaktan cikip gercek futbolsever nasil olunur, hepberaber ogrenmek icin bu olay guzel bir sans. Bunu degerlendirelim. Hepberaber, omuz omuza...

7 Temmuz 2011 Perşembe

dondurmam sarimsak!

Dondurmanin mubahi kaymak olani degil miydi?
Bugun gittigimiz Italyan dondurmacisindan sonra bu soruya rahatlikla hayir diyebilirim. Damak tadinin insandan insana ne kadar farkli olabildigini gordum.

Icinde 200 kusur cesit bulunan bu dondurmacida, ilginclik klasmaninin birincisi sarimsakli olaniydi.
Asyalilar sarimsaga bayiliyorlar. Sanirim bu cesit onlara ozel hazirlanmis. Nufuslari dusunuldugunde iyi bir arz olmus. Biz oradayken deneyen bir suru insan gorduk. Bir topu 4.5 dolar oldugu icin sanirim satin almadan once istediginizi tadabiliyorsunuz. Tek bir kural var: sabirli olmali, siranizi beklerken anlayis gostermelisiniz. (Valla duvarda yaziyordu)

Ozellikle yiyecek konusunda yeni seyler denemek konusunda on yargili olan biri olarak ben English chocolate truffles aldim, gayet de guzeldi. Kizlarin yanina gidip tam ne kadar klasigim diyecek oldum ki Y dark chocolate alirken N de chocolate cookie almis. En marjinalimiz K kiwi secmis:)))

NOT: Dusundum de tam da o sokagin karsisina bir Maras dondurmacisi acsam, icinde binbir cesit filan da olmasin. Sadece kaymak, cikolata, cilek...Kulah sakalari filan derken civarda yasayan Asyalilar ilgi gostermez mi? Taksim'de gordugum kadariyla sirtimiz yere gelmez valla. Hem kirik findik ve hindistan cevizi de koyar arti bir deger sunarim. Super bir yatirim olur, ben bunu bi projelendireyim en iyisi:)

yasasin yemek yemek!

Beni taniyanlar bilirler, maalesef mutfakta yetenekli degilim. Yani yapmak istedigimde guzel seyler ortaya cikarabiliyorum ama surec beni sinir ediyor. Bir yemegi hazirlamak icin yemegine gore 1-1.5 saat ugrasiyorsun, buna masayi hazirladigin 15 dakikalik sureyi de ekle; ortalama 2 saat. Sonra bir bakiyorsun 10 dakika icinde tum ugrasin, emegin yok olmus! Yenmis demek istedim tabi. 'Bu kadar yorgunken, 10 dakikalik mutluluk icin bu caba niye?' sorusu kafami hep kurcalamistir. Nasil hayatta kaliyorsun derseniz; Istanbul'dayken annemin gonderdigi yemekleri deepfreeze'den cikarip isitir, ev arkadaslarim C ve E nin yaptigi birbirinden guzel yemekleri ya da teyzecigime gidip 1 haftalik yerdim. Ki cogunlukla yemek saatinde isyerinde calisiyor oldugumdan evde yemek yiyebiliyor olmak istisnaydi.

Kanada'da durum farkli. Henuz bir isim yok ve vaktim cok. Bu vakti S'ye yardim ederek gecirirken bir seyler de ogreniyorum tabi. (Annemin en buyuk temennisi -gelis amacimla ilgili olmamakla beraber- S'den yemek yapmayi ogrenmem)

Misal; gecen gun pogaca yaptik. Malzemeyi de bol tutmusuz tam 4 tepsi cikti. Iyki de o kadar olmus. Cunku Houston; maalesef bir sorun vardi: ilk 2 tepsiyi firina vermistik ki S'nin bir yere gitmesi gerekti. Sonucta pisen bir seyi anlarim diye dusunup ona bay bay dedim. Fakat durum oyle olmadi. Sonuc; cope giden 2 tepsi pogaca:(
Orneklem olarak aldigim bir tanesini kestigimde icinin hamur oldugunu gordum, sonra firina geri koydum. Ne yapsaydim yani, hamur yedirip insanlarinin karin agrisinin sebebimi olayim? diye dusundum tabi. Meger hamur, disari ciktiktan sonra da pismeye devam edermis. Ette bu kuralin gecerli oldugunu MasterChef'ten ogrenmistim ama demek ki hamur isi bolumunu kacirmisim. Neyse, S gidenin sadece 250gr lik hamur oldugunu, henuz firinlari tanimadigimi filan soyleyip beni sucluluk duygusundan kurtardi sagolsun.(avuttu da diyebiliriz ama ise yaradi:)

Parantez acmak isterim, S cok lezzetli yemekleri hem de pratik sekilde yapar. Kanada'dayiz demez mercimekli koftesini, dolmasini, cemenini sofradan eksik etmez. Bugun kiymali dolma yapti sagolsun -ki en sevdigim yemektir- 10 dakikada sildik supurduk:)

NOT: Sonraki iki pogaca tepsisine ne oldu diye mi merak ediyorsunuz? Tabi ki S gelmeden hic bir seye dokunmadik, gelince kendisi  firina koydu ve giris cikisla bizzat ilgilendi. Boylelikle cay keyfi yapabildigimiz nefis pogacalarimiz oldu!

5 Temmuz 2011 Salı

Vancouver Convention Centre

Robin beni andi galiba, center yerine centre yazmisim:) Aslinda daha bir suru fark var ama ona baska zaman deginecegim. Bugun size Canada Place'in komsusu Vancouver Convention Centre'dan bahsedecegim.

Cesitli eventlere ev sahipligi yapan bu guzel bina 2010 Vancouver Olimpiyatlari'nda koordinasyon merkezi olarak kullanilmis. Bizim gezdigimiz gun Kanadali unlulerin portreleri sergisi varmis. (Bu arada Jim Carrey de Kanadali'ymis, yeni ogrendim) Maalesef disarida bilgilendirici bir materyal goremedigimizden girip gezemedik.

Binanin hemen yan tarafinda olimpiyat mesalesi nin yakildigi anit bulunuyor.

Bina ile anit arasindaki koridorda harika bir Orca tasarimi var. Onundeki bayan 3D Orca'yi dinlenmek icin kullandigindan kalkmak bilmedi. Boylelikle fotografimizi suslemis oldu:)





 NOT: Vancouver'da disaridan baktiginizda bir mekanin bar mi restoran mi market mi, vs oldugunu cok anlayamiyorsunuz. Uyumlu olabilmeleri icin tabelalar tek tip, camlara kapilara bir suru sticker/poster yapistirilmis degil. Yakina girip bakmaniz gerekli. Unluler resim sergisini de ayni sebepten kacirdik sanirim.

sinif arkadaslarim

Her ne kadar simdiye kadar kendilerinden cok bahsetmesem de  bugun sizlere sinif arkadaslarimi tanistiracagim. Bir fotograf eklemeyecegim. Zaten bir kismi Koreli kalan kismi ise Meksikali. Genel fotografi gozunuzun onune getirebilirsiniz diye dusunuyorum:)

Iki sinifim var. Biri 09:00-12:00 arasi katildigim asil sinifim.
Ortmenimiz Jody: her pazar kiliseye giden, okul disinda kalan zamanlarini doga fotograflari cekerek degerlendiren, takribi 45-50 yaslarinda bir bayan. Hic evlenmemis. Tam bir George Coloney hastasi. Ogrencilerin verdigi George'a ait gazete kupurlerini kitaplarinin arasinda sakliyor. ( Ara not: Ne zaman bir unluyu cok begendigimizi soylesek annem cocukken, mahallerinde Ferdi Tayfur hastasi olan bir kizin, sonunda posterlerle konusan biri haline geldigini anlatir. Caydirici bir ornek degil mi? Jody'e de anlatmaliyim belki:)

Koreli sinif arkadaslarim (3 kisiler) genel olarak sempatikler.Yalniz sasirdiklari anlardan sonra cikardiklari 'oooooohhh' sesi beni benden aliyor. Her fotografta o minik parmaklariyla 'peace' isareti yapiyorlar. Telafuzlari genel olarak kotu, hemen hemen tum Asyalilar gibi. Bazen gozlerimi kapattigimda Cince/Japonca konusuyorlar saniyorum cunku ayni vurgulari Ingilizce'ye de uyguluyorlar. Yalniz gramerleri inanilmaz iyi. Bir sey anlatmak istediklerinde kurali ile birlikte acikliyorlar. Alkole dayanikli degiller (Genel olarak Asyalilar'da alkole alerji oluyormus) ne zaman birlikte disari ciksalar ertesi gun en az biri kursa gelemiyor. Bir de ne yiyorlarsa (S kokunun Kimchi'den -bir cesit tursuymus- kaynaklandigini soyluyor) otobusu, sinifi, SkyTrain'i cekilmez hale getiriyorlar.

Meksikali sinif arkadaslarim ise (8 kisiler) Ingilizce konusmaya cok fazla cabalamayip kelimeleri yazildigi gibi okuyorlar. Insana bildigini de unuttururular resmen. Konu ulkelerinden bahsetmeye geldiginde cok acik sozluler. 'Ulkemiz cok tehlikeli, ozellikle de turistler icin' diyebiliyorlar. Iclerinden biri otobuste kendisine silah cekilerek cuzdaninin calindigini, Mexico City'de gece 12'de sokakta olmanin olmeyi istemek anlamina geldigini anlatti. Bir gun de derste 'sex turizmi' konusu gecmisti ve ulkelerinde bazi kizlarin sadece bira karsiliginda turistlerle birlikte oldugunu anlattilar.

Conversation class'im 12:00-13:00'te.
Farkli siniflardan arkadaslarim da var. Onceki hayal ettiginiz fotografa bir Cek, 3 Brezilyali,1 Polonya ve 1 de Dominik Cumhuriyeti eklediniz mi yeni fotograf da olmus demektir:)

Ozellikle tanitmak istedigim bazi insanlar var;
Sam; her ogle arasinda mikrodalga firini sirasinda sohbet ettigim Koreli arkadasim. Cok iyi konusamiyor ama Turk oldugumu ogrendigimde 'kardes ulke' diyebildi:) Her gordugu yerde selam verdiginden ve pek kimseyle konusmadigimdan en sik gorustugum arkadasim diyebilirim:) Bazi Koreliler gayet duzgun giyinirken -hatta modaya uyduklari da soylenebilir- Sam gibi pek de dikkat etmeyip dibi gelmis turuncu saclariyla gezenler de var:)

Diobly; Dominik Cumhuriyeti'nden gelen bu kizin dedesi Turkiye dogumluymus. 'Hangi sehir, hic Turkce kelime biliyor musun?' filan diye sordum ama 'hic bir fikrim yok' dedi. Soyadlari 'avde'ymis. Ben de 'bas harfi e olsa anlamli bir kelime olur' diyrek anlamini aciklamaya basladim. Pek bi manasiz geldi tabi. Avda olarak anlatsam daha mi anlamli mantikli olurdu acaba:)

Annal; Misirli yedek ortmen. Adimi soyledigimde 'Turk musun' dedi direkt. Babasi Turkiye dogumluymus ve bir halasi benimle ayni isme sahipmis. Yaygin olmayan bir isimle ulkemden bu kadar uzakta ikidir karsilasiyor olmam ne garip.

Ramses; Meksikali bu cocuk sinifta ilk kez adini soylediginde sasirmistim. Yuz ifademi goren Jody 'Turkce'de de mi Ramses ismi var' dedi. Ben de 'hayir, tarihte unlu bir kisi, sanirim Misir Krali'ydi' dedim. O gunden sonra cocugun adi 'King' olarak kaldi:) (Firavunun Ingilizcesini bilmiyordum ne yapabilirim) Garip biri, konu 'ulkenizde gezilecek en guzel yer' iken Cartel isimli uyusturucu saticisinin boyundurugu altinda olan bolgelerden, insanlari nasil oldurdugunden, bu adamin dunyanin en guclu 10 insani arasinda gosterildiginden filan bahsediyor.

Son olarak Asyalilarla ilgili bir detay, isimlerinin yazilmasi ve okunmasi zor oldugu icin kendilerine Ingilizce isimler seciyorlar. Sam, Martin, Stella (her hafta ismi degisiyor en son Stella'ydi diye hatirliyorum), June, Steve (Steve Job gibi olmak istedigi icin secmis) hatirlayabildiklerim.

3 Temmuz 2011 Pazar

stanley park bisiklet turu

Pazar gununu degerlendirmenin en guzel yani gezmek ve spor yapmak olsa gerek. Ikisini birlestiren aktivite ise en mukemmeli!
Stanley Park 400 hektarlik bir alan uzerine kurulmus, adindan da anlasilacagi gibi bir park:) Icinde 150.000 adet agac barindiran bu buyuk parkta; piknik ya da yuruyus yapmak, guneslenmek, denize girmek (her ne kadar deniz cok temiz olmasa da), bisiklete binmek, hayvanat bahcesini ya da icinde binlerce cesit bitki barindiran bahceleri ziyaret etmek gibi farkli secenekler mevcut.

Biz 8 km'lik kiyi parkurunda bisiklete binmeyi tercih ettik. Coal Harbour'dan pedala asilip 2 saat suren yolculugumuz baslattik. Her zamanki gibi sabah gri olan gokyuzu ogleden sonra acinca, mayolariyla guneslenen insanlarin yaninda kot giymis olmaktan utandim ama yapacak bir sey yok tabi. Asil cantamda bir sweat bir de yelek oldugunu bilseler beni parka almazlardi kesin:)

Gunesin altinda bisiklete binmek bir hayli zordu ama Amsterdam'in sogundaki 4 saatlik gezimizi hatirladigimda bu hic bir seydi tabi:) Ki insanlar serinlesin diye bazi yerlere duslar da yapmislar. Hemen karsisinda da kurutucular var. Kim kullanir diye dusunurken cocuklari olanlar icin yararli bir uygulama oldugunu gordum.

Bu uzun parkurda kazalar da olabiliyor tabi. Birini sollarken insanlarin yaptigi gibi 'on the left' diye uyarida bulunmazsaniz, rollerblate'cileri hesaba katmazsaniz ya da 'aaa su kizin bikinisi ne guzelmis Y. gordun mu' diye arkaniza donerseniz ufak tefek aksamalar oluyor:) Ama insanlar cok anlayisli oldugundan dustugunuzde basiniza 5 kisi toplanabiliyor ve hatalarinizi 'sorun degil' diye gecistiriyorlar.

Yol boyunca golun/denizin cevresinden gecmek, hala karlari erimemis daglari, denize pik yapan kartallari ve diger kuslari cesitlerini gormek gercekten cok eglenceli. Sonunda parkuru tamamlayip bisikletleri teslim ettikten sonra arabaya binip klimayi acmanin bedeli paha bicilmaz tabi. Yalniz bu son Stanley Park turum olmayacak. Bisiklet turuna ek olarak cantamiza piknik malzemeleri doldurup amele yanigi olmadan mayomuzla gunesin tadini cikaracagimiz bir gun daha planladik simdiden.
NOT: Bisikletle yanindan gecerken kosu yapan biri 'siz Rus musunuz? dedi bize. Ben hayir cevabi verince 'ama cok benziyorsunuz' dedi. Ben de 'yuzume baksana, bir Rus'a gore fazla siyah degil miyim?'dedim. Sanirim beni degil arkadaslarimi kastediyordu, uzerime alindim:)

canucks asagi canucks yukari

Vancouver buz hokeyi takimi Canukcs taraftarlarinin, kaybedilen final maci sonrasi cikardiklari olaylardan daha once bahsetmistim. Zaten Turk tv leri de goruntuleri bol bol yayinlamis. Aradan gecen 2 haftada konu oneminde hic yitirmedi burada. Yagmalanan alisveris merkezinin cevresinde tahta korumalar konulmustu. Hemen sonrasinda insanlar uzerine o gun hakkindaki dusuncelerini yazmaya baslayinca vitrin eski halione getirildiginde kaldirilacak olan bu korumaliklarin saklanarak bir yerde sergilenmesini karar verildi.

Ayrica hemen her gun gazete ve tv'lerde yukaridaki haberde oldugu gibi; olaylarin cikma sebebi, polisin bundaki rolu (o gun cok az sayida polisin gorevli oldugu soyleniyor), saldirganlarin ruh halleri vs konular tartisiliyor. Insanlar o kadar sasirmis ve olaylari cikaranlardan o kadar nefret etmisler ki her yerde 'o insanlar gercek Vancouverli degil, failler bulunmali' vs seklinde serzenisteler.

Failler de o kadar saflarmis ki polis aracini yakarken, magazalari yagmalarken hep birbirlerinin videolarini/fotograflarini cekip paylasim sitelerine koymuslar. Birer birer yakalanmalari bu sebeple kolay oldu. Polis kalan bir kac kisiyi aramaya devam ediyor. Dun gazete okurken, faillerin bulunmasina yardimci olunmasi amaciyla hazirlanmis, Kanadali sanatci Michael Buble imzali bir ilan gordum:

Burada yasayan Turkler 'Vancouver o kadar aksiyona ac ki o gun insanlarin icinden resmen bastirdiklari canavar ruh ortaya cikti' diyor. Boyle bir olay Turkiye'de olsa 'aa bu sefer hangi takimin taraftari' deriz. Biz bu tarz olaylara cok alistigimiz icin ilk tepki olarak, o kadar insanin yakalanmis olmasina ragmen hala konusulmasini, tartisilmasini,unutturulmamasini garipsiyorum tabi. Ama sonrasinda dogan sivil ruhu da cok kiskaniyorum. Dusunsenize, olaylardan sonra etrafta biriken sise, cam kirigi, yanik tahta vs atiklarini toplamak icin insanlar evlerinden supurgeleri alip bolgeye gitmisler. Ertesi gun o bolgeden gectigimizde her yer tertemizdi. Tebrik etmek gerek.

1 Temmuz 2011 Cuma

Vancouver'da konser sezonu basliyor: Bekle beni Beirut!

Yaz doneminde Vancouver'a hatta Kanada'ya gelmeyi planlayanlar dikkat! Hava o kadar ic acici degil. Kisa sortlar, etekler, flip foplar bavulunuzda yer isgal etmesin cunku cok ihtiyaciniz olmayacak. Icinizi isitacak haber hemen ardindan geliyor: super sarkicilar/gruplar yazin bol bol burada olacak!
Gecen gun SkyTrain'i beklerken bir poster carpti gozume; 20-21 Agustos'ta Squamish'te muzik festivali yapilacakmis. Katilimcilar arasinda Metric ve universite yillarimin favori grubu Weezer var!
"On an island in the sun/ We’ll be playing and having fun
And it makes me feel so fine/ I can’t control my brain

Bu yakinlardaki ilk konser Britney Spears, bir cogumuzu ilgilnedirmiyor tabi ama hala yasiyormus onu ogrendik. Bir diger ilginc konser Back Street Boys ve New Kids On The Block ortakligi! Nasil bir karisim olur hic bir fikrim yok. Populerligini yitimis iki grup konser alanini ancak Voltran'i olusturarak doldurabileceklerini dusunuyor sanirim.

Temmuz ve agustos ayinin konser programinda birbirinden iyi sanatcilar var. Beni en mutlu eden grup Beirut! 9-10 Agustos'ta Vancouver'da olacaklar. Diger iyi secenekler: Santana, Soundgarden, Sade&John Lejend, Sia, Gipsy Kings, Katy Perry, Sarah McLahnan, Sum41.

NOT: Daha fazla bilgi icin; http://www.songkick.com/metro_areas/27398-canada-vancouver

Canada Place


Bugun okul sonrasi kizlarla beraber (S'nin Turkiye'den iki arkadasi daha geldi, evde 5 kiz olduk:) Canada Place'e gittik. Burayi anlatmak yetmez kesinlikle gormek lazim. Detayli bilgi icin; http://www.canadaplace.ca/
Canada Place, deniz doldurularak insa edilmis. 2010 Kis Olimpiyatlari'nda ana basin merkezi olarak kullanilan bu binanin bir yani liman olarak kullanilaniliyor diger yani ise otel. Manzarasi inanilmaz. Karsida etkileyici sehir gorunumu sol yani ise Stanley Park'in yesilligine hayran birakiyor insani.

Burrard Inlet uzerindeki istasyon sayesinde helikopterler suya inabiliyor ve yakit ihtiyaclarini karsilayabiliyorlar. Orada oturup etrafi izlerken denizin uzerinde kendinizi bir gemide gibi hisediyorsunuz. Inip tekrar yukselen helikopterler ile de seyehat ediyor gibi oluyorsunuz. Gercekten cok etkileyici bir yapi.
1 Temmuz Canada Day. (Bir diger deyisle resmi tatil, bana da okul yok:) Kutlamalarin bir parcasi olan konserler icin hazirliklar yapiliyordu biz orayi gezerken. Asil eglence ise havai fisek gosterisi. Cuma aksami 22:00-22.30 arasinda yapiliyor olacakmis. Bizim cuma aksami misafirlerimiz olacagindan izlemeye gidemeyecegiz maalesef ama bir kac ay sonra yapilacak ve takim halinde yarisilan havai fisek yarismalarinda en on sirada olacagim:)

NOT: Bugun sinifta Canada Day etkinlikleri konusulurken hoca 'ulkenizde ne siklikla havai fisek gosterisi izleyebiliyorsunuz?' diye sordu. Sira bana gelince 'hemen her gun izleyebiliyoruz ozel gunleri beklemeye gerek yok. Her dugunde ya da her kutlamada gorebilmek mumkun' dedim. Ozellikle dugun konusunda bayagi bir sasirdilar. Senede iki kez izliyormus Brezilyali sinif arkadasim, uzuldum valla:)