7 Ocak 2012 Cumartesi

yeni yil bizlere kutlu olsun!

Bu yil hem yeni yasimi hem de yeni yili Kanada usulu kutlamak nasip oldu. Hele yeni yilim gercek anlamda Kanada usulu oldu, detaylar icin buyrunuz:

Plana gore K'nin arkadaslari bize gelecekti. Her zamanki gibi yine iki hafta onceden maillesmeler basladi. Kimler geliyor, kim ne getiriyor listeleri tamamlandi. Yeni yil hediye cekilisi icin de Elfster diye bir siteyi kullaniyorlar. (Ben burada ogrendim; katilacak herkes sign in oluyor ve isterseniz sayfaniza ihtiyaciniz olan seyleri yaziyorsunuz, size kim hediye alacaksa bu listeden faydalanabiliyor.) Admin cekilisi baslattiginda herkesin mail adresine bir kisinin ismi geliyor: adi da 'Secret Santa'. Ben cok sansliyim bana S cikti:) Dakikasina hemen gidip soyledim tabi, secret filan yalan oldu.

O gun ben calistigimdan hazirliklar icin S'ye cok yardim edemedim maalesef. Ha onun benim yardimima ihtiyaci da yok; maasallah kizimiz cok becerikli. Saat 6'da eve geldigimde misafirler gelmis, hatta sevimli konugumuz Comet, mucverlerin oldugu tabagi kimse gormeden silip supurmus. Ama su surata bakin ona kizabilir misiniz?


Aperatiflerle basladigimiz atistirma seansimiz Canucks (Vancouver'in hokey takimi) maci sebebiyle bolundu. Tabi benim icin bolunen bir sey yoktu, ben yemeye devam ettim. Salon dolusu insan iki saat boyunca mac izledi, inanilmazdi. Kanada usulu kutlama boyle oluyor heralde diyip geleneklerine saygi gosterdim, bu arada kalan son mucverleri de ben bitirdim. (Gecenin sonunda 'ben sadece 1 tane yedim', 'ben hic yiyemedim' diyen konuklar Comet'i sucladi ama ben de en az onun kadar sucluydum).


Mac onrasi yemekler yendi, ardindan poker dakikalari basladi. Ne zaman bir araya gelseler oyunlar oynaniyor. Bazilari cok eglenceli. Balderdesh benim favorim; verilen kelimenin ne demek olabilecegine dair herkes kisa bir aciklama yaziyor kagitlara. Sonra bir kisi yazilanlari, gercek cevapla birlikte okuyor. Herkes asil cevabi bulmaya calisiyor. Bazen o kadar yaratici aciklamalar yazanlar oluyor ki gercek sanip oy veriyorsunuz.

Ben oyundansa favori dizim It's Always Sunny in Philadelpia'yi izlemeyi tercih ettim. Iki bolum yuvarladiktan sonra gozum tv'deki Coldplay konserine takildi. Chris yine cosmustu (ya da cok sarhostu) Bir ara ters takla attigini gordum ki inanilmazdi. Bu arada nisanda konser icin Vancouver'a geliyorlar, S ile stattaki yerimizi alacagiz insallah.

Tv'deki geri sayim dakikalarini beklerken sunucu Jenny McCarthy'nin bir polisi optugunu anlamaya calisip Lady Gaga'nin konusamayacak kadar sarhos oldugu hakkinda konustuk.

Geri sayim sonrasi hediye alisverisi yapildi. Sonra yine oyun, sohbet derken sabah 5.30'da sonlanan gunun en guzel ozeti asagidaki fotograf bence. Ki bu teneke kutular, kartonlar karsiligi 6'li bira parasi aldik, yasasin geri donusum!

21 Kasım 2011 Pazartesi

havalar nasil olursa olsun...

Simdi bu fotografa bakan 'Vancouver'a sonbahar gelmis' filan diyebilir ama isin asli oyle degil. Fotografi iki hafta once cektim, hava soguktu. Ama su an bildiginiz donuyoruz. Kar yagdi; neyseki surekli yagmur yagip yerleri islattigindan tutmadi. Sehri cevreleyen daglardaki kar oranini rahatlikla gorebiliyorsunuz. Hele haftasonu insanlari kar kiyfetleri, ellerinde boardlariyla kayaga, snowboarda giderken izlemek bana cok yabanci.

Benim gibi kara aliskin olmayan bir Izmirli icin bu havalar cok tehlikeli. Dusunsenize kar yaginca ne giyilir, yokus asagi nasil yurunur bilmeyen bir kimseyim. Bu sartlar altinda saglikli kalabilmem icin duaya ihtiyacim var.

Buraya gelmeden once Toronto, Montreal gibi sehirlerde kis doneminin sert gectigini, bele kadar kar yagabildigini biliyordum. Vancouveri S'ye sordugumda 'hava ayni Istanbul gibi. Arada da Izmir'in kuru ayazi gibi oluyor' demisti. Gecen gun hava durumunu izliyorum, Toronto 10, Montreal 11 derece. Sonra Vancouver'i gosteriyor:5 derece! Haftasonuna dogru 4-3-2-... Gemeden once arkadaslarimin 'donacaksin' uyarilarina 'hic de bi kere orasi ayni Istanbul gibi. Soguk sehir Toronto vs' seklinde cevap verdigim Polyanna gunlerini hatirladim. Kandirilmis miydim acaba? Ki artik cok gecti.

Valizde cok yer tutmasin diye kalin hirkalarimi ve kazaklarimi TR de birakmistim. Zaten bir Izmirli'nin oyle cok da kalin giysileri olmazdi. Bogazli ve yunlu kazaklara alerjisi olan bir insanim zaten. Istanbul'da bile merserizeyle yasayabilmistim. Simdi S'nin gardirobundan faydalaniyorum. Sagolsun bana ilk geldigimde first nationlarin (buranin yerlileri) giydigi, ayi ve orman desenli bir polar ceket verdi. Su an onu uniforma yaptim. Postum gibi oldu artik.

Bazen balkona cikiyorum, azcik hava almak icin. Gormeniz lazim, kiyafetim tam bir varosh stayla! Oldum olasi esofmanlari takim halinde giymem. Kiminin lastigi sikar, kiminin kolu kisa gelir filan diyerek capraz kombinasyonlari tercih ediyorum. Altimda kirmizi esofman ustumde polar ceketim, onun altindan da mavi esofmanin ustu sarkiyor. En kalin corabim da, talihsizlik iste, fosforlu yesil. Balkona cikarken giydigim parmak arasi terlikle de kus kondurmus oluyorum. Corap ustu parmak arasi terlik, Japon stayla seklinde. Allah'tan soguktan komsular da disari cikmiyor da kimseyi korkutmuyorum. Cop atmak icin 5 basamak iniyorum da bazen kimseciklerle karsilasmayayim diye dualar ediyorum. Ama bir gun birine yakalanacagim, 'iste ben o gun tukenecegim'
Evet havalar soguk ama nesemiz kacik mi? Aslaaaa. Mesela bu aksam arkdasim bizi Iran restoranina goturecek, simdiden dusunuyorum ne giysem, donuste hava daha soguk olur filan diye. Yine de, vaktiyle bir hava durumu sunucusunun dedigi gibi 'yagmurlar yagacak ki gokkusagini gorebilelim'

NOT: Evet biliyorum son cumleyi sunucu soylememisti, ben uydurdum:)

10 Kasım 2011 Perşembe

turk kahvaltisi

Okuldan arkadaslarima bir kere borek yaptip goturmustum. Hepsi bayilmisti.Bir tepsi boregi silip supurdu 6 kisi. Surekli yeniden yapmam icin baski yapiyorlardi. Hatta okul bitmesine ragmen arada soyle mesajlar aliyordum 'ne zaman borek yiyecegiz?
Buradaki en iyi arkadaslarimdan biri olan Sam'in ulkesi Kore'ye donusunden once evde bir 'turkish breakfast' bulusmasi yapmaya karar verdim. Fikra gibi bir Ispanyol, bir Japon bir Koreli bir de Turk ayni toplandik.

Tipik Turk kahvaltisi hazirlamak icin malzemelerim tam degildi tabi ki. Yine de cok eksigim yoktu. Sogus domates, zeytin (ambalajin uzerinde ispanyol zeytini yaziyordu ama nihayetinde Avrupa'dan iste), peynir (tulum peyniri degil maalesef), recel, Turk cayi, cemen... Cesidi artirmak icin peynirli pogaca ve kek de yaptim. Bir de menemene benzeyen bir omlet tarifim var, begenirler mi bilemedim ama yaptim.
En cok ragbeti omlet ve cemen gordu. Omletleri bitince, kibarligim geregi 'isterseniz bir tane daha omlet yapabilirim' dedim, tabi sozgelisi. Evet demesinler mi? Hepsi 'homestay' olarak birilerinin evinde kaliyor tabi, lezzetli bir sey gorunce dayanamadi garipler. Ikinci kez cemen tabagini doldurup omleti de yaptim.

Kahvalti bitince Turk lokumu esliginde Turk kahvesi de yapinca tum gelenekler yerine gelmis oldu. Bir tek kolonyo tutmadim:) Hatta yalandan kahve fali bile baktim, orda biraz sas olsular tabi:) 'Geriye tek bir unlu Turk gelenegi kaldi, o da hamam. Fakat onu yapacak yeterli ekipmanim yok' diyerek internetten bir kac fotograf gosterdim. Kopuk ve masaj olayi bayagi hoslarina gitti.

Su an fahri elcilik gorevimi basariyla tamamlamis olmanin hakli gurunu yasiyorum:)

1 Kasım 2011 Salı

burger yarismali dogumgunu kutlamasi

K'nin bir arkadasinin 30 yasina girisini kutlamak uzere bir dogumgunu partisi duzenledik pazar gunu.

'30' onemli bir yas oldugu icin kuru kuru bir kutlama olmasin diyerek konsept bulundu: Slider yarismasi! Her grup hazirladigi slider'i (kucuk burger) ile yarisiyor olacak ve birinciyi dogumgunu sahibi Brian sececek.

Biz de S ile bir grup olduk ve gunler oncesinden dusunmeye basladik 'acaba icine ne koysak?' diye. Sonucta klasik burger'in icine neler kondugu belli de fark yaratmakti amacimiz. Dedik ki Turk isi bir seyler yapalim, Brian'in birincisi olamasak bile 'gonullerin birincisi' kategorisinde sansimiz olur. (Dogumgunune katilanlarin oylariyla da bir derecelendirme yapilacakti.)

Brian ile ilgili bir tuyo aldik, kizarmis seyleri cok seviyormus. Biz de recetemizi buna gore hazirladik. O kadar da kendimizden eminiz ki, erken gelenler mutfakta deneme yaparlarken biz oturmus sohbet ediyorduk Vakit geldi hadi hazirliklara baslayalim derken patates koftemiz biraz fazla kizarinca, kofteyle guzel bir uyum olusturmaktan uzak, kupkuru bisey oldu. Bir taraftan da kofteler pismek uzereydi.

O dakikadan sonra recetemizi degistirmemiz gerektiginin farkina varip careyi google'a danismakta bulduk. Fakat hep klasik domatesli-tursulu tarifleri gorunce Turk isi durumdan biraz taviz verdik.Yogurt ve mayonezli karisimin icine avokado ve tursu koyarak bir sos olusturduk. Koftemiz Tekirdag usulu hazirlanmis, 2 gundur de dinleniyordu. Kalan son patatesimizden cips yapip baharatlarla tatlandirdiktan sonra burgerlarimiz hazirdi! Ayakta durmakta zorlanan burgerlarimizi cop sislerle sabitledik. Ikiye kirdigimiz sislerden gorunen kiymiklari da lokumlarla gizlerken orjinallik dalinda ekstra puani almayi umit ediyorduk. Karsinizda Turkish Something!

 Herkesin hazirliklari tamamlanmis, 7 grup da masadaki yerlerini almisti.
Burgerlar tadilip oylamalar yapildiktan sonra once Brian kendi birincisini acikladi, The Dip! Biz ise 3.olduk. Birincinin odulu Fatburger'dan 20 dolarlik hedite ceki.

 'Halkin oylamasi'nin sonuclarinin sonuncusu yine The Dip oldu! Bunu duyunca hepimiz gulmeye basladik cunku bir kisinin birinci olarak deklare ettigi burgerdan 12 kisi nefret etmis. (Hakkaten de soguktu, peyniri tas gibiydi, hic bir ozelligi de yoktu. Yapan cocuk bile itiraf etti, ben de hic begenmedim diye:) Sonunculuk odulunun de sahibi oldu boylece, Mc Donald's dan 10 dolarlik hediye ceki.

Ikinci 'lil' sweet and spicy'ile K olurken birinci 'Mouthgasm' ile AJ di. Gercekten benim de en cok begendigim burger onunkiydi.Hediyesi de yemek kitabi oldu.(Puanlar birbirine cok yakin olmasinin yani sira, biz ancak 4.olabildik:)
Bu kadar cok burger'i biarada gorup tatmak sanki benim kutlamammis gibi hissetmeme sebep oldu. Iki gun once bir Irish oub'da yedigim o felaket burger'i da unutturdugu icin bugun benim icin cok eglenceliydi. Sirada yine bir cok kisinin dogumgunu var. Yeni konseptlerde daha cok eglenmek dilegiyle!

17 Ekim 2011 Pazartesi

pizzacilik

Bir suredir yazamiyordum. Malum Vancouver'da is hayatina atildim:) Pizzacida kasiyerlik yapiyorum. Adaptasyon doneminde biraz tembellik yaptim..

Size biraz is yerimden bahsedeyim. Sahipleri Turk. Burada 2 tane daha Turk pizzaci var. Italyan pizzasini Vancouver'da Turkler satiyor diyebiliriz cunku bu uc markanin da bir hayli magazasi var; ozellikle Downtown'da cok gucluler. Sanirim ise alinmamda Turk olusum onemli rol oynadi cunku calisanlarin cogunlugu da oyle. Benim icin en guzel yani oryantasyon donemini kolaylikla gecirmis olmam. Her ne kadar egitimimi Alman bir kizdan da almis olsam manager'imin Turk olusu herseyi kisa surede ogrenmemi sagladi.

Haftada 5 gun calisiyorum. 3 gun 11.00-17.00 saatlerinde Davie magazasinda, iki gun de 18.00-01.00 vardiyasinda Commercial- Broadway'de. Iki lokasyonun tuketici kitlesi de birbirinden cok farkli. Davie Street gay nufusunun yogunlukla yasadigi bir yer olarak biliniyor. Bu caddedeki her magazada gokkusagi bayraklari asili ve otobus duraklari pembe. Etrafta bir kac club ve farkli mutfaklara ait restoranlar var. En unlu Yunan restorani Stefos da bu cadde uzerinde. (Ozellikle aksam saatlerinde hemen her gun kapida kuyruk oldugunu gorebilirsiniz). Benim calistigim gunduz saatlerinde magaza cok yogun olmuyor ve dilim pizza satisi siparislere gore fazla.

Commercial-Broadway magazasi metro istasyonunun icinde. Bu sebeple trafigi cok yogun bir magaza. Dilim pizza satislarinin yani sira telefon ve internet siparisi de bir hayli fazla. Benim calistigim aksam saatlerinde club donus ve mac (hele de o gun Canuck'in maci varsa) sebepleriyle magazada uzun kuyruk olusuyor. Bir bakimdan iyi cunku zamanin nasil gectigini anlamiyorum. Yorgunluk oluyor tabi ama maasimi aldigimda tek dusundugum 'ilk olarak ne alabilirim? :))

Commercial Drive'in bir diger ozelligi cok bagimsiz bir yer olmasi. Cadde uzerinde kucuk Italyan pastaneleri, yuksek tavanli cafe'ler, Lubnan marketi, Belcika restorani, ikinci el kiyafetlerin ve plaklarin satildigi dukkanlar bulunuyor. Ozellikle genclerin yogunlukla tercih ettigi bir yer. Insanlarin giyimleri, sac sekilleri gercekten farkli. Bazen cok guzel bazen de cok garip gorundukleri icin gozumu alamiyorum onlardan. Bir de sigara yani maruana kokusu var ki o zaten default. Acikhavada icmek yasak olmasina ragmen polis cogunlukla mudahele etmediginden yolda icen insanlari gormeniz mumkun. Gormeseniz de koku zaten 'ben burdayim' diyor cogu zaman. Fazla ucmus arkadaslar pizzaciya girip bagirip cagirabiliyor. Ha dustu ha dusecek dedigimiz duz cizgiyi takip edemeyenler de var. Ama herkesin soyledigi bir sey var ki genelde zararsizlar. Evsizler de oyle. Sizden para ya da sigara istiyorlar, yok derseniz 'iyi gunler' diyip yaninizda ayriliyorlar. 'F ' ile baslayan 4 harfli sozcugu soyleyenler de var ama dedik ya zararsizlar. (Bir gunde 3 kes duymuslugum var:)

Garip garip musterilerim ve sacma maceralarim oluyor tabi. Onlar artik baska bir yaziya:)

NOT: Two guys, a girl and a pizza place diye bir dizi vardi, hatirlar misiniz? Bazen o dizi gibi oluyor vardiyam. Bir pizza maker bir de siparisleri goturen driver oldugu zaman dizinin kadrosu tamamlaniyor. Hic biri dizideki Ryan Reynolds kadar yakisikli degil ama bende o kiz kadar kisa boylu ve sevimsiz degilim zaten:)

27 Eylül 2011 Salı

Vancouver Aquarium

Kanada'nin en buyuk akvaryumu olan Vancouver Aquarium'a giris yetiskinler icin 21, ogrenciler icin 16 dolar.
Akvaryumun girsinde sizi Kanada'da yasayan cesitli balik cinslerinin yer aldigi bolmeler karsiliyor. Yanlarinda da o baliga ait ozelliklerin anlatildigi bilgilendirmeler mevcut.
Staley Park icindeki bu akvaryumda sadece deniz hayvanlarini degil, kurbaga, timsah, tropikal bazi kus turleri gibi farkli tur hayvanlari bir arada gormeniz mumkun.Tabi gormek isterseniz. Cunku o kadar kurbagayi ve larvalari sira sira gormek benim gibi bazi insanlar icin ilgi cekicilikten cok kasinti sebebi olabiliyor.
En unlu ev sahibi Beluga cinsi balina. Hatirlar misiniz, seneler once Aydin'da gorulen bir beyaz balina vardi (ki bu sebeple 'Aydin' olarak isimlendirilmisti). Bir ay kadar kadar her gun tv de haberlerde izliyorduk. O cins burada akvaryumun simgesi konumunda. Bu buyuk memelilerin maalesef havuzu yeteri kadar buyuk degil. Uzunlugundan bahsediyorum aslinda, derinligi bir hayli fazla. Alt kata inip camin arkasindan balinalarin 'suyun ustunden gorunmeyen ozel yasamlarini' dikizleyebiliyorsunuz.
Ozellikle 'Cove' filmini izledikten sonra akvaryumlara, hayvanat bahcelerine bakisim degisti. Hayvanlarin kucuk kafeslerde/ havuzlarda tutulmasi hic adil degil. Hele de odullendirme yontemiyle aslinda dogalarinda olmayan, sadece insanlari eglendirmeye yarayan hareketler yaptirmak... Sonra da onlari 'akilli' olarak kodlamak. Neden? Cunku insanin istedigi hareketi yapabildiler. Neyse, konumuz bu degildi.
Akvaryumun bir programi var, oradan hangi cinsin, hangi saatte show'unun oldugunu gorebiliyor buna gore gezinizi planlayabiliyorsunuz. Biz su samuru, fok baligi, yunuslar ve yirtici kuslarin showlarini izledik. Ozellikle yunuslarin kucuk havuzlarinda yuzerken yanlarindan gecen egitimcileri gorunce, zihinlerindeki balik cagrisimina istinaden birden nasil deliye donduklerini gorduk. Tabi ki yunus, balina gibi hayvanlari gorebilmek, ozellikle kucuk cocuklar icin bir sans. Benim gibi okyanus meraklilari icin de bir zevk ama o kucuk havuzlar, ozgurluklerinin olmayisi, bambaska karakterlere burunmek zorunda kalmalari (ozellikle yunuslarin bir sure sonra bunalima girerek hasta olduklarini/ intihar ettiklerini bir belgeselde izlemistim) gibi nedenler bu tarz mekanlara karsi olmamiz gerektigini dusunduruyor. Haa, 'boyle dusunuyorsan neden gittin?' diyebilirsiniz. Olayin ironik kismi da bu! Karsiyim ama bu hayvanlari yakindan gorme sansini da kullanmak istiyorum.(Diger insanlar da oyle di mi?) Yumurta mi tavuk mu hikayesi gibi:(
Yirtici kuslarin show'u biraz korkutucuydu. Havuzun bir ucunda duran egitmen, diger uctaki kusun dikkatini cekmek icin eline bir solucan aliyor (ya da farkli bir yem) ve kusun bir bastan kendine dogru ucmasini sagliyor. Bu sirada tabi ki ayagindaki ipi cozuyorlar ve kus isterse istedigi yere ucabilir durumda oluyor! Izleyicilere de saldirabilir mesela. 'Solucanla mi ugrasicam burda kocaman gozler, yumusak etler var' diyebilir. Ki bu arada fotografta gorulen baykus yolunu sasirip tam bizim uzerimizdeki catida durdu. Gozler zaten korkunc, bir de egitmenin defalarca cagirmasina, solucan sallamasina ragmen gitmeyince korkulu saniyeler yasadik. Neyseki sonunda solucanina, pardon egitmenine ulasti. Kus uctan uca defalarca yol katederken bu arada ona ait ozellikleri dinliyorsunuz. Sahin, kartal, baykus gibi bir cok turu gormus olduk. 

 
Kopekbaliklari ve vatozlara ait havuzu da gezdikten sonra akvaryum turumuz tamamlanmis oldu. 
Bir satis taktigi olarak tek cikis kapisi bulunan bu mekandaki geziniz akvaryum hediyelik esya satis magazasinda son buluyor. Hediyelikler cok ucuz degil ama ozellikle cocuklarin ilgisini cekecek pelus hayvanlar ve egitici kitaplar orjinal. Tam cikarken gordugum bir cocuk, uzaktaki bir yasitina bagirarak 'elindeki oyuncak ne kadar?' sorusuna '18 dolar' yanitini alarak akvaryuma girdi. Annesinden ne isteyecegine karar vermis gibiydi:)  

22 Eylül 2011 Perşembe

kisa kisa

- Ispanyol bir arkadasim 'Turkce flamenko muzik yapan grubu cok seviyorum' dediginde 'allah allah kimki?' diye dusunmustum. Sonradan aklima geldi 'Oyku-Berk' kardeslerden bahsediyormus. Bana bir de link yollamis, favori sarkisi 'Evlerinin onu boyali direk' :))

- Cok sansliyiz ki Avrupa'da (ya da cok yakininda) dogmusuz. Boylelikle dunyanin bir cok yerinde ne olup bittigini takip edebiliyoruz. Meksikalilar'in, Japonlar'in, Koreliler'in dunyada olup bitenden haberi yok. Turkiye'nin nerede oldugunu birakin, adini bile duymayanlar var. Sadece bizim ulkemiz icin de gecerli degil. Avrupa'nin sadece Italya, Ispanya ve Fransa'dan ibaret oldugunu sananlar var. Cumle icinde 'Avrupa' kelimesini kullanip 'goster' dendiginde daglara taslara bakanlar var. Ulkelerin baskentleri konusunda da felaketler. 'Seni en cok etkileyen kitap hangisi?' sorusuna '7 yasindayken okumustum ismini simdi hatirlayamadim' diyen 25 yasinda insan gordum yaa.. Uzun lafin kisasi bir cok ulkeyle kiyaslandiginda bizim genel kulturumuz gayet iyi, rahat uyuyabiliriz:)

- Ispanyolca'nin dunyada en yaygin konusulan ikinci dil oldugunu okumustum bir yerde. O kadar sanslilar ki... Gecen hafta okul arkadaslarimla bir yere gittik, fikra gibi, masada bir Ispanyol, bir Meksikali, bir Dominik Cumhuriyeti, bir de Ekvatorlu var, dordu de ayni dili konusuyor. Aksan ve kelime farkliliklari oldugunu soyluyorlar ama farkli cografyalardan, farkli insanlarin, kendi dillerinde birbilerini anlayabilmeleri cok hos. Sansima bir Azeri kardesim yoktu ki masada iki lafin belini kiralim:)

-Ozellikle Vancouver'da inanilmaz bir Asyali nufus yasiyor. Sadece egitim icin gelenlerden haric burada dogup buyuyenler cogunlukta. Hemen hepsi ailesinin konustugu dili (japonca, cince,vs) konusabiliyor ama okuyamiyor. Kendilerini de pek tabi Kanadali olarak goruyorlar. Amerika'da da durum ayni sanirim. S'ye bir tanidigi 'Biz Amerikalilar Turkiye'de cok sevilmiyoruz, degil mi? Oraya gidersek can guvenligimiz tehlikede mi olur?' diye sormus. Sacmalik su ki cocugun ailesi Cinli. Gozleri cekik oldugundan Turkiye'ye gitse herkes onu Cinli sanacak ve 'Amerikali' ligi bir tehdit (!) olmaktan cikacak. Vatandaslik bilinci guzel de, bunu goremiyor olmalari bana cok komik geliyor.